Bu yıl benim için büyük bir tecrübe yılı oldu. Teorik olarak edindiğim bilgileri kısmen de olsa uygulama fırsatım oldu. Bazı teorik bilgiler yerli yerine oturdu, bazıları ise hala havada. Uygulamada yaşadığım yetersizlikler oldu. Şunu daha iyi yapabilirdim diye düşündüğüm birçok nokta oldu. Bir bütün olarak Arıcılığa Giriş dersimi aldım.
Nisan ile birlikte ilk arımızı aldık. Ve bahçelerimizden birine yerleştirdik, hemen akabinde ilk kovanımızı yapmaya başladık. Arıcılığa başlarken kovan sistemleri hakkında ayrıntılı bir bilgim yoktu, hali hazırda elimizde Zander kovan sistemi mevcuttu. Ve daha sonra alacağımız arılar da bu sistemlerden olacaktı. Nitekim Mayıs ayına kadar arılarla birlikte 12 kovan satın aldık. Bunların bir kısmını Pfalz ormanlarına bir kısmını da kaldığımız şehire yakın bahçelere yerleştirdik.
Paralelinde araştırmalar yapıyordum; Almanya’daki arıcılık hakkında makaleler okuyor, YouTube’da arıcılık videolarına bakıyordum. Sonra bir kovan dikkatimi çekti; “Einraumbeute” , “tek odalı kovan” diye çevrilebilir ya da Tabut Kovan diyorlar. Ardından “Wesensgemäße Bienenhaltung ” kavramı önüme geldi, tam olarak “ Arının Doğasına Uygun Arıcılık” diye çevrilebilir. Yani doğal arıcılık, ekolojik arıcılık ya da sürdürülebilir arıcılık da diyebiliriz.
Ve hemen karar verdim. Arının “doğasına uygun arıcılık” benim aradığım arıcılıktı, bu kavramın arkasındaki kurum ise; Mellifera.e.V. idi. 1985’ten beri ekolojik, doğal arıcılığa ve arıların korunmasına kendilerini adamışlar. Hemen saygı ve sempatiyle bakmaya başladım ve bu kurumun geliştirdiği bir sistem olan “Einraumbeute”çok hoşuma gitti. Fakat fiyatı yüksek olduğu için ben de kendim yapmaya karar verdim.
Nisan ayı ile birlikte ilk “Einraumbeute” kovanını yapmaya başladım. Bu sistem ile ilgili bilgileri sitemizde bulabilirisiniz. Kovan Sistemlerini tanımaya başlayınca bizim için en iyi sistemin, dünyada da yaygın olarak kullanılan Dadant sistemi olduğuna karar verdik. Sistemler hakkında ileriki günlerde daha detaylı bilgiler vermeye çalışırım. Bu “tek odalı kovan” da çıta boyutları Dadant formatında, fakat normal Dadant’ın yatay olan çıtalarına karşı bu sistemin çıtaları dikey olarak tasarlanmış. Bunun avantajlarını Kovan tanıtımında bulacaksınız.
İlk Oğul
Mayıs ayının ortalarında arılarımızdan biri oğul verdi. Ben hazırlıksızdım. İsmet Abi’yi bilmem. Büyük bir heyecanla arıların bulunduğu yere gittim. Top sahasının yan tarafından duran kauçuk bir plastiğe sarılı bir demir direğe konmuşlar. Ana kovanda yaklaşık 30-40 m uzaklıkta bir yerde. Hayatımda ilk defa bir oğul alacaktım. Nasıl yapılacağı hakkında yeterli bir pratik deneyimim yoktu. Küçük bir kovanı alıp arıların yanına yaklaştırdım, sonra arıları süpürge yardımıyla kovana silkmeye başladım, kalanları da avuçlarımla koymaya çalıştım. Biraz uğraştan sonra, bir iki saat içinde arılar kovana girdiler ve ben onları alıp bahçemdeki küçük kulübeye yerleştirip eve döndüm. Ertesi gün akşama doğu ise, ki fırtına yaklaşıyordu, fırtınadan hemen önce kovanına yerleştirdim ve kovanın kapağını kapattım. Böylece arı ile olan ilişkim giderek bir derinlik kazanmaya başladı.
Hemen 2.ci kovanımın yapımını hızlandırdım. Bu kez aynı sistemin fakat “kamış kovan” olan versiyonunu yapmaya başladım. Yaparken oldukça zorlandığımı söylemeliyim. Birincisi yöntem bilmiyordum, ikincisi ise yeterince alet ve gereçler yoktu.
Haziran’ın başında kovan bitti. Bir iki gün sonra da yeni arılar geldi. Almanya’da oldukça revaçta olan bir yöntem olan “Kunstschwarm / yapay oğul” arılarımı bir iki ay öncesinden sipariş vermiştik. 2 tarafı tel ızgaralı bir kutunun içinde posta ile geldiler. Gece evde bekletip, sabah bahçeye götürdüm, akşama doğru kovana yerleştirip 3 litre şurup verdim.
Bu yıl havalar iyi gitmediği için bütün Almanya’da bal üretimi oldukça düşüktü. Arılarımızın kaldığı 2 yer var; orman ve hobi bahçesi… Orman’ın bulunduğu alan Kestane ağaçlarıyla kaplı. 8 kovan yerleştirmiştik. 1-2 kovanda sadece bal alabildik. Bahçedekiler ise daha veremliydi. Bal alabileceğimiz sadece 4 kovan vardı. 1 kovan hariç her birinde 10-15 kg bal alabildik.
Baldan sonra kovanlara 10 günlük çok istemesem de “Formik Asit” uygulaması yaptım. Ne kadar başarılı olundu, bilemiyorum tabii. Ağustos’ta bazı arı kovanlarımızı “bölme yöntemiyle” çoğalttık. Yapmamamız gereken bir uygulamaydı. Ana arıyla birlikte kovandaki arıların yarısını aldık. Kalanların ana arı yapabilme durumları biraz kritikti, daha doğrusu ana arının “döllenme” sorunu yaşayabileceğini düşündük. Çünkü Erkek arıların üreme mevsimi bitiyordu. Ve havanın durumu çiftleşme için uygun olmayabilirdi. Böldüğümüz bütün kovanlar Ana arılarını oluşturdular ve döllendiler. 1’i hariç bütün kovanlar yaşadı. Ve hala yaşıyorlar.
Kış beslemesini de tam becerebildiğimi söyleyemem. Bir arı kovanına 15kg şerbet vermek bana çok “abartılı geldi”. Kışa girerken arıların bakımı bölümünde bu konuyu daha detaylandırmayı düşünüyorum. Yine de kovanları 5 ila 10 lt arası besledim. Beslemeyi Eylül’20 ile birlikte sonlandırmam gerekirdi. Bunu yapmadığım bir iki kovanda zorluklar yaşadım. Boğulan arı ölümleri ve yaban arısı yağmacılığı ile karşılaştım. Kasım’ın sonlarına doğru “Oksalik Asit” uygulaması yaptım. Püskürtme yöntemiyle uygulamayı gerçekleştirdim. 1 kovan hariç bütün kovanlara uyguladım.
Özet olarak; Pratik arıcılıkta çok şey öğrendim, öğrendik. Yapmamam gereken hatalar yaptım. 2021’e 12 kovanla başladık, kovanlar 20’ye kadar çıktı. Şu an itibariyle 10 kovan var elimizde, 12 kovan kaybı yaşadım. Ya da bunu bir yenileme olarak algılarsak; sadece 2 kaybımız oldu da diyebiliriz.
Yeni sezona hazırız; yeni, güçlü yerel ana arılarımızla birlikte.